Charles Whitman, 24 Haziran 1941 tarihinde Lake Worth, Florida’da doğdu. Küçük yaşlarda izcilik eğitimi almış, ilerleyen dönemlerin deniz piyadesi olarak görev yapmış, yetişkin bir yaşa geldiğinde ise karısı ve annesiyle birlikte yaşamakta ve bir bankada memurluk yapmaktaydı. Bir süredir kafasındaki problemler ile ilgili psikoloğa gitmekte ve ona bu sorunlarından bahsetmekteydi.
“Bir keresinde bir doktorla iki saat kadar konuşup, ona çok güçlü biçimde hissettiğim şiddet duygusunun altında ezildiğimi anlatmaya çalıştım. O seanstan sonra doktoru bir daha görmedim. O zamandan beri bu zihinsel çalkantıyla tek başıma mücadele etmekteyim ve görünen o ki, hiçbir yararı yok”
Teksas Kulesinde Katliam
Charles Whitman bu sorunlar ile boğuşurken 1 Ağustos 1966’da ansızın işe gitmek yerine, Teksas Üniversitesine gitti, Teksas Üvinersitesinde bulunan gözlem alanında ilk önce danışma görevlisini ateşli bir silahla öldürdü, ardından merdivende bulunan 2 aileye gelişi güzel ateş açtı. Mermilerden birisi hamile bir kadına ateş etti, böylelikle daha doğmamış bir çocuğun da katili oldu. Hamile kadına yardım etmek isteyen etraftaki vatandaşlar da Whitman’ın kurşunlarına maruz kaldı.
Whitman, bulunduğu gözlem kulesinden etraftaki herkese ateş etmeye devam etti. Saldırının haberini alan polis memurları hemen olay yerine yönlendirildi. Birkaç saat sonra ise Whitman gözlem kulesinin çatısında hiçbir uyarıya cevap vermeksizin öldürülmek zoruyla durduruldu.
Whitman’ın bu saldırısıyla beraber hamile bir kadın ve karnındaki çocuğu da dahil 10 kişi öldü, 31 kişi ise yaralandı.
Böyle bir saldırının ardından polisler olayın yaşandığı sonraki gün Charles Whitman’ın evine olayı araştırmak için gitti. Gittiklerinde gördükleri manzara pek hoş değildi. Whitman, olayın erken saatlerinde ilk önce annesini sonra karısını bıçak yardımıyla öldürmüştü.
Charles Whitman’ın yakınları ve onu tanıyan kişiler yaşanan bu olaylara oldukça şaşırmış durumdaydı. Gayet normal hayatı olan bir insanın, birden bire böyle katile dönüşmesi insanlarda şok etkisi yaratmıştı.
Polis, Whitman’ın evine girdiğinde daktilosun da bir not buldu :
“Kendimi şu günlerde tam olarak anlayamıyorum. Aklı başında ve zeki bir genç olarak tanınmaktayım. Ama son zamanlarda (ne zaman başladığını hatırlayamıyorum) birçok sıra dışı ve mantıksız, düşüncelerin kurbanı olmuş durumdayım . . . Ölümümden sonra, herhangi bir fiziksel bozukluk olup olmadığını belirlemek amacıyla bana bir otopsi yapılmasını diliyorum.”
Yapılan Otopsi Sonucu
Whitmanın isteği üzerine ölümünden sonra otopsi yapıldı ve otopsiyi yapan patolog Whitman’da küçük bir beyin tümörü olduğunu açıkladı. Küçük bir madeni para büyüklüğünde olan bu tümör beynin korku ve saldırganlıkla ilgili bir yapısı olan “amigdala”ya baskı yapıyordu. Beynin korku ve saldırganlıkla ilgili bölümü olan amigdalaya yapılan bu baskı Whitman’ın olağan dışı hareketler sergilemesine sebep vermişti.